Iki Şiir

Deniz Durukan

çivi

ne sperm izi, ne doğmamış çocuk korkusu
çürük bir elma tadı dudaklarımda
artık korkmuyorum ayna
kızıl bir pencereden bakıyorum hayata

bir cinayeti paylaşıyoruz, ürkek
kırık dökük karanlığı kestikçe
çoğalıyoruz dar alanda
geniş aşklar yaşıyoruz

şimdi demiri hiç atılmamış
kırmızı sandallar geçiyor içimizden
alçalıp yükselen bir akşamda
sözlerin
boşalıyor ağzıma
bilindik suçlar işliyoruz
küf kokan odalarda

suç iyidir!
kirli bir delikten aktıkça
pıhtılaşan tırnak izidir, eskidir

ayna! gittikçe büyüyor içimdeki ölü

aşkın paslı bir çivi gibi
çiziyor yüzümü.



kalp

uyandığımda her şey bitecek
ve bir işe yaramayacak aşk;
havadaki ağır kömür kokusunu, gecedeki bayağılığı
dindirmeyecek, dört kişilik masayı
saçılan yemek kırıntılarını
dökülen sessizliği . . .
ardımda bir tutam saç bile bırakmadan, tüm şiirleri yakarak
evet tüm sözcükleri kirleterek, eskiterek
hiç görmediğim bir yere gideceğim
büyümem duracak, hainlik bitecek
ve büyük BOP öldüğünde
kasığından içeri bir iğne yardımıyla gireceğim
sızacağım damarlarından akan kana
pis kanı pompalayabilirim artık
burada susabilirim işte
tam şu noktada
orta yerde
(açık bırakılmış bir kapıdan
girebilirim kendime)
hadi seç beni
hayat!
göğsüne yasla
olmadı yala beni
tam oramdan geçiyor
çapraz kesilmiş güllerin
zaferi . . .